Merhabalar,
Bu sefer sizlerle paylaşmak istediğim şehrin şimdiye
kadar gittiğiniz, gezdiğiniz ya da duyduğunuz her şehirden farklı olacağını
iddia ediyorum.. Masal gibi, her sokağı ayrı bir hikayeye çıkan bir şehir
burası, burası Venedik.
Venedik'e Atatürk Havaalanından her gün direk uçuşu
bulunuyor, seyahat 2,5 saat sürüyor. İtalya'ya giriş için Schengen vizesi
gerekiyor, para birimleriyse malum Euro.
Veneto bölgesinin başkenti olan, İtalyanca
“Venezia” olarak adlandırılan şehir aslında 118 adacık üzerine kurulmuş bir
adacıklar topluluğu. Venedik’in adacıklarını 170 kanal birbirinden ayırırken,
bu kanallar üzerinde yer alan 400 civarında köprü de adacıkları birbirine
bağlıyor.
Venedik'e gitmeden önce yaptığımız araştırmada
adanın“Kanallar Şehri”, “Maskeler Şehri”, “Köprüler Şehri”, “Batan Şehir” gibi
tanımlandığını ve İtalya'nın en pahalı şehri olduğunu duymuştuk.
Tanımların hepsi doğru. Maskeleriyle ünlü bu pahalı şehir kış aylarında ya da
yoğun yağmurlarda sular altında kalıyor, bir nevi batıyor.. Bu sebeple kış
aylarından ziyade Nisan - Eylül ayları arasında ziyaret etmek gerekiyor.
Bölgenin sınırlı kapasitesi sebebiyle merkezde konaklama rakamları gecelik 150/1.000€ arasında uçuşuyor. Bu sebeple turistler konaklama tercihlerini şehre 15-20dk tren yolculuğu mesafedeki ufak kasabalardan yapıyorlar. Trene ulaşım fazlasıyla rahat, gideceğiniz durağa göre değişen bilet fiyatları 3-5€ arasında değişiyor, 20dk'da bir tren kalkıyor.
Adaya taşıt girişi yasak, otobüs ya da trenle
geldiğiniz son noktadan ancak Vaporetto(bilet 7,5€) denen deniz
motorlarıyla istediğiniz adacığa duraklarda durarak gidebiliyorsunuz.
Suyun üzerinde bir otobüs hattı hayal edin. Vaporetto'ya bindiğiniz anda Grand canal denen adanın en büyük ve
uzun kanalında seyahate başlamış bulunuyorsunuz. Kanallarda karşılaşacağınız alt resimdeki özel taksi ve ambulanslar da tabiki teknelerden oluşuyor, burada her şey yüzüyor.. Sular içindeki şehrin antik
havası o kadar büyüleyici ki, masal kitabına düşmüşsünüz hissi yaratıyor.
Alt resimdeki 1500'li yıllarda Venedik'te bulunan
Türk tüccarların sayısının artması ve Osmanlı-Venedik arasındaki ticaretin
ciddi boyutlara gelmesiyle Türklere tahsis edilmiş olan sarayı da Grand Canal yolculuğunuz esnasında görebilirsiniz. Şu anda Doğa
tarihi müzesi olarak kullanılan Sarayın orijinal adı Fondaco Dei Turchi(Türk
Hanı).
Yaklaşık 15dk süren bir yolculuğun ardından Venedik
merkezde karaya çıkabiliyorsunuz. Ada büyük olmadığı için görülecek yerlerin
tümü birbirine çok yakın mesafede. Vaporetto'dan indikten sonra Venedik'in
merkezi kabul edilen San Marco Meydanına yürüyüş mesafeniz sadece 400mt..
Gitmişken nerelere gezmeli?
Venedik'in merkezi kabul edilen San Marco Meydanının
girişinde sizi karşılayan 9.yy da inşaa edilmiş ve mimarinin baş yapıtlarından
kabul edilen üst fotoğraftaki Dükler Sarayı(Palazzo Ducale) Venedik'in en görkemli yapılarından
biri. Yapıldığı dönemden itibaren Venedik Cumhuriyeti'nin yönetiminin
sağlandığı, içerisinde mahkeme ve toplantı salonları barındıran Saray 1923'te
Müzeye dönüştürülmüş. İçerisinde sanat eserlerinin de sergilendiği bu kıymetli
ve hayli büyük yapıyı 16€ karşılığında girip gezebiliyorsunuz.
Dükler sarayının sağ tarafında bulunan kanalda, sarayla Venedik hapishanesini birbirine bağlayan Ah'lar köprüsünü(Ponte dei Sospiri) görmek de mümkün. Saraydaki mahkemelerce yargılanan ve hapis cezası
alan mahkumlar hapishanenin pislik içinde olduğunu ve girince hastalanıp öleceklerini bildikleri için hapishaneye giderken bu köprü üzerinden geçer ve son defa
manzaraya karşı ah çekerlermiş. Bu sebeple köprünün ismi Ah'lar köprüsü ve ya
Hüzün köprüsü olarak anılıyomuş.
San Marco Meydanında bulunan, Ayasofya'dan esinlenerek
yapıldığı söylenen San Marco Bazilikasının(Basilica si San Marco) içi de en az dışı kadar
etkileyici.. Resimden göreceğiniz üzere duvarları altın kaplama olan Bazilika
"Altınların Kilisesi" olarak anılıyor. Bizans döneminde İstanbul'dan
çalındığı söylenen 4 atlı bronz heykeli de burada bulunuyor. Girişi
ücretsiz.
Bazilikanın karşısında bulunan Aziz Mark'ın çan
kulesi(Campanile di San Marco) ise 99mt yukarıdan Venediğin güzeller güzeli panoramik manzarasını
görmenize fırsat sağlıyor. Yukarıya çıktığınızda Venedik'i ayıran kanalların
kuleden görünmediğini farkedeceksiniz ve şaşıracaksınız. Venedik'in tek parça
gözüktüğü tek yer bu kule olabilir. :) Kuleye çıkış asansörle sağlanıyor,
bedeli 8€.
Bazilikanın sol tarafında yer alan Torre dell’Orologio'da
farkedilmesi gereken eserlerden biri. 15. yüzyılın sonunda Venedik’te inşa edilen bu
saat kulesinin yapımı 3 yıl sürmüş ve hikayeye göre inşasında çalışan zenci
kölelerin gözleri buna benzer bir yapı yapmamaları için oyulmuş. Tam öğle vakti
saat kulesinin çanlarını kulenin üzerindeki heykeller çalıyorlar. Fırsatınız
olursa bu seremoniyi kaçırmayın derim.
Vaktiniz olursa aynı meydanda bulunan Correr
ve Arkeoloji müzelerini de gezebilirsiniz. Yukarıdaki resim tüm bu eserleri göreceğiniz San Marco Meydanının(Piazza San Marco) bazilikadan çekilmiş panoramik hali.
Meydanı gezdikten sonra yapılması
gereken, diğer şey ise Venedik'in sembolü olan Gondol turu. Kişi başı
25€ karşılığında Venedik'in dar kanallarından ve Grand Canal'dan geçeceğiniz
30dklık bu turu tecrübe etmek şart!
Görülmesi gereken diğer bir yapı ise Rialto
Köprüsü(Ponte di Rialto). 16yy da inşaa edilen ve Grand Canal üzerinde yer alan bu köprü
Ada'nın en eski köprüsü. Köprünün içinde karşılıklı kuyumcu ve hediyelik eşya
dükkanları bulunuyor. Mimarideki detaylar bir harika!
Ada'da dar sokaklardan geçerken camdan yapılan
hediyelik eşyalar ve maskeler dikkatinizi çekecek. Cam işçiliğinin temellerini
oluşturan meşhur Murano Camları, Veneto bölgesinin Murano
adasından geliyor. Bu el yapımı camdan biblolar, kolye, takı hediyelik eşyalar fazlasıyla kıymetli..
Karnavalı bile yapılan Süslü Maskeler ise Venedik'in
meşhur sembollerinden diğeri.. Rivayete göre 1300lerde Venedik'i vuran Veba
salgınında hayatta kalan ve yaralarını gizlemek isteyen insanlar siyah maskeler
yapıyor ve takıyorlar. Sonrasında maskeler renkleniyor ve Venedik'in sembolü
haline geliyor.
Venedik'te ne yiyelim? derseniz;
Belirttiğim üzere Venedik pahalı bir şehir. Bu sebeple
otelinizde yapacağınız doyurucu bir kahvaltı önemli.
Kahvaltı sonrası ise
Meşhur İtalyan dondurmasını lezzetine hayran kaldığımız Suso'dan
yemelisiniz. O dar sokaklarda yerini bulana kadar canımız çıksa da, kaldığımız
her gün koşa koşa gittiğimiz bir durak haline dönüştü. Opera, yoğurt ve limon
çeşitlerini yemenizi kesinlikle öneririm!
Öğle/akşam yemeği için merkezde bulunan Kori ve
kanal kenarında bulunan (yan resimdeki) çiçeklerle süslü Trattoria Sempione'de
bolonez soslu spagetti, lazanya veya pizza yiyebilir, meşhur Chianti şarabını
tadabilirsiniz. İki kişilik yemek, salata ve şarapla hesap 40/60€ aralığında
geliyor. Ancak dar sokaklar arasında bir sürü take away hizmet veren makarna, sandviç ve
pizzacılar var. Oralardan da karnınızı 2 kişi 10-15€ya doyurabilirsiniz.
Şarapçılığın fazlasıyla geliştiği hatta üretiminde Fransa'yı geçmiş olan İtalya'da şarap diğer alkollü tüm içeceklerden uygun fiyatlı ve leziz.
Öyle ki, şişesi 15€'dan pahalıya satılan şaraplar çok özel kategorisinde sayılıyor. Şarabın aksine bir bardak bira için restoranlar 5-6€ gibi bir rakam sunuyor.
Oralara gitmişken şehrin tüm havasını solumak
adına San Marco meydanındaki piano ve orkestra ile canlı klasik müzik yapan
kafelerden Gran Caffe Quadri'de meşhur cappuchinomuzu ve bölgenin en
popüler içeceklerinden resimdeki Spritz Aperol'ü denedik.
San Marco Bazilikası
manzaralı atmosfer harikaydı.. En popüler meydanda içtiği cappuchinoya 10€
verme ayrıntısını hoş karşılayan herkese bu güzel ortamı tecrübe etmesini
öneririz. :)
Venedik için dolu dolu 2 gün ayırmak gerekiyor. Bu
güzel şehir için daha fazla vakti olanlar meşhur Murano ve Burano adalarını da
gezebilir, cam sanatına ilişkin workshoplara katılabilirler..
Eşimle baştan sona gezdiğimiz İtalya seyahatimizde
bizi en çok etkileyen şehir kesinlikle Venedik oldu. Her sokağı ayrı bir kanala
çıkan, her köşesi 1500lere dönebileceğiniz kadar korunmuş, kendine has, romantik, özel
bir şehir..
Venedik gerçekten bir harika.. (Selfie çubuğunuzu yanınıza almayı sakın unutmayın!) :)
---
Unutmadan; baştan sona gezdiğimiz İtalya turumuzda, ülkenin tarihi, hikayeleri ve güncel haliyle bizi detaylara doyuran ve geziyi daha da anlamlı kılan 20 yıllık İtalya rehberi Hakan Güngör'e ilgisi için ne kadar teşekkür etsek az. Tecrübesi, bilgi ve becerisi takdire şayan.. :)
---
Herkese Sevgiler,
Küb.