2 Ağustos 2019 Cuma

Balıkçı Şehri Volendam

Hollandalıların kabullendiği ve yaşam alanlarını ona göre şekillendirdikleri gerçek: Su, ve “live with water, don’t fight it” “suyla yaşa, onunla savaşma” teslimiyet mottoları..

Bir de Volendam.

Arkadaşlarımızla su, yeşillik ve medeniyet durağı Amsterdam’dan 20dk uzaklıktaki bir diğer su, yeşillik, huzur, sakinlik durağı Volendam’a yolculuk ettik.

Amsterdam central station’da EBS ofisinden 10€’ya alacağınız tüm gün gidiş dönüş kullanıma açık otobüs biletiyle 20dkda Volendam’a ulaşabilir veya rotası dahilindeki diğer köylere de ücretsiz seyahat edebilirsiniz. 
Etrafındaki diğer popüler Edam ve Marken köyü sebebiyle Volendam’da köy olarak anılsa da, aslında burası 22.000 nüfuslu zengin bir balıkçı şehri. Öyle ki hemen hemen her ev sahibinin teknesi varmış, kendileri fazlasıyla keyifçilermiş.
Şehre giriyorsunuz, güllerle döşeli bir kanal karşılıyor sizi. Dar ara sokaklara girdikçe de film setini andıran kulübemsi tek katlı bitişik bakımlı evler var. 

Ses yok, insan yok, çiçek, ağaç, doğa var. Seni sana özel hissettiriyor.. Hatta hemen o küçük evlerin bahçesinde bir hamağa yatıp eşinize, sevgilinize “ikimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım” diyesiniz geliyor, şiire geliyorsunuz. Yaş almadan yaşlanılacak hayali bir yer yani.. J

10dklık yürüyüş sonrası Kuzey denizine kıyısı olan Volendam sahil şeridine ulaşabilirsiniz. Yaklaşık 1kmlik turistik şerit üzerinde publar, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları ve geleneksel kıyafetler ve meşhur tahta ayakkabılarla poz verebileceğiniz stüdyolar mevcut. Hemen karşıda da feribotla ulaşılan Marken adası var.


Volendam’da ne yiyelim ne içelim derseniz;
Gitmişken şehrin yöresel lezzeti Kibbeling’in tadına bakabilirsiniz(alt fotoğraf). Baharatlarla panelenmiş balık parçaları hardallı bir sosla servis ediliyor. Çok değişik ve özel bir tat değil ama denenebilir. Oranın diğer popüler lezzetiyse çiğ servis edilen Haring balığı, bizi pek cezbetmediği için yemedik.

 Sahildeki restaurantta yemek fiyatları 15 – 35€, içeceklerse 5-7€ aralığında. Canınız tatlı çektiğinde ise pankek standına uğrayabilirsiniz. Çeşit çeşit waffle ve pankekler meyve ve çikolata sos eşliğinde tabak halde 10€’ya satılıyor.

Volendam görülebilir ve gezilebilir sakin, aşırı huzurlu, kimsenin kimseyle işinin olmadığı ufacık bir şehir. Keşke benim olsa dedirten etkileyici bir yanı da var.. Gitmenizi öneririm. 

Unutmadan burada yel değirmeni yanlızca 1 adet varmış ve 2km uzaklıktaymış. Yel değirmeni görmek isteyenlerin rotası Central Station'dan yine otobüs ya da trenle 15-20dkda ulaşılabilen Zaanse Schans olmalı, sonra hayal kırıklığı yaşanmasın.

Volendam dönüş rotanızda da Amsterdam merkeze ulaşmadan otobüs durağı yakınında bulunan şehir içi Artis Kraliyet Hayvanat Bahçesine uğrayabilirsiniz. Geçmişi 1838’lere dayanan bu hayvanat bahçesi 14 hektar üzerinde 6.000 çeşit hayvana ev sahipliği yapıyor. Özellikle çocuklar için harika bir deneyim. Giriş ücreti 24€.

Sevgiler,
Küb.

26 Mayıs 2017 Cuma

Masal şehri Venedik

Merhabalar,

Bu sefer sizlerle paylaşmak istediğim şehrin şimdiye kadar gittiğiniz, gezdiğiniz ya da duyduğunuz her şehirden farklı olacağını iddia ediyorum.. Masal gibi, her sokağı ayrı bir hikayeye çıkan bir şehir burası, burası Venedik.


Venedik'e Atatürk Havaalanından her gün direk uçuşu bulunuyor, seyahat 2,5 saat sürüyor. İtalya'ya giriş için Schengen vizesi gerekiyor, para birimleriyse malum Euro. 
Veneto bölgesinin başkenti olan, İtalyanca “Venezia” olarak adlandırılan şehir aslında 118 adacık üzerine kurulmuş bir adacıklar topluluğu. Venedik’in adacıklarını 170 kanal birbirinden ayırırken, bu kanallar üzerinde yer alan 400 civarında köprü de adacıkları birbirine bağlıyor. 

Venedik'e gitmeden önce yaptığımız araştırmada adanın“Kanallar Şehri”, “Maskeler Şehri”, “Köprüler Şehri”, “Batan Şehir” gibi tanımlandığını ve İtalya'nın en pahalı şehri olduğunu duymuştuk. Tanımların hepsi doğru. Maskeleriyle ünlü bu pahalı şehir kış aylarında ya da yoğun yağmurlarda sular altında kalıyor, bir nevi batıyor.. Bu sebeple kış aylarından ziyade Nisan - Eylül ayları arasında ziyaret etmek gerekiyor. 


Bölgenin sınırlı kapasitesi sebebiyle merkezde konaklama rakamları gecelik 150/1.000€ arasında uçuşuyor. Bu sebeple turistler konaklama tercihlerini şehre 15-20dk tren yolculuğu mesafedeki ufak kasabalardan yapıyorlar. Trene ulaşım fazlasıyla rahat, gideceğiniz durağa göre değişen bilet fiyatları 3-5€ arasında değişiyor, 20dk'da bir tren kalkıyor.
Adaya taşıt girişi yasak, otobüs ya da trenle geldiğiniz son noktadan ancak Vaporetto(bilet 7,5€) denen deniz motorlarıyla istediğiniz adacığa duraklarda durarak gidebiliyorsunuz. Suyun üzerinde bir otobüs hattı hayal edin.  Vaporetto'ya bindiğiniz anda Grand canal denen adanın en büyük ve uzun kanalında seyahate başlamış bulunuyorsunuz. Kanallarda karşılaşacağınız alt resimdeki özel taksi ve ambulanslar da tabiki teknelerden oluşuyor, burada her şey yüzüyor.. Sular içindeki şehrin antik havası o kadar büyüleyici ki, masal kitabına düşmüşsünüz hissi yaratıyor. 
Alt resimdeki 1500'li yıllarda Venedik'te bulunan Türk tüccarların sayısının artması ve Osmanlı-Venedik arasındaki ticaretin ciddi boyutlara gelmesiyle Türklere tahsis edilmiş olan sarayı da Grand Canal yolculuğunuz esnasında görebilirsiniz. Şu anda Doğa tarihi müzesi olarak kullanılan Sarayın orijinal adı Fondaco Dei Turchi(Türk Hanı).  

Yaklaşık 15dk süren bir yolculuğun ardından Venedik merkezde karaya çıkabiliyorsunuz. Ada büyük olmadığı için görülecek yerlerin tümü birbirine çok yakın mesafede. Vaporetto'dan indikten sonra Venedik'in merkezi kabul edilen San Marco Meydanına yürüyüş mesafeniz sadece 400mt.. 


Gitmişken nerelere gezmeli? 

Venedik'in merkezi kabul edilen San Marco Meydanının girişinde sizi karşılayan 9.yy da inşaa edilmiş ve mimarinin baş yapıtlarından kabul edilen üst fotoğraftaki Dükler Sarayı(Palazzo Ducale) Venedik'in en görkemli yapılarından biri. Yapıldığı dönemden itibaren Venedik Cumhuriyeti'nin yönetiminin sağlandığı, içerisinde mahkeme ve toplantı salonları barındıran Saray 1923'te Müzeye dönüştürülmüş. İçerisinde sanat eserlerinin de sergilendiği bu kıymetli ve hayli büyük yapıyı 16€ karşılığında girip gezebiliyorsunuz.




















Dükler sarayının sağ tarafında bulunan kanalda, sarayla Venedik hapishanesini birbirine bağlayan Ah'lar köprüsünü(Ponte dei Sospiri) görmek de mümkün.  Saraydaki mahkemelerce yargılanan ve hapis cezası alan mahkumlar hapishanenin pislik içinde olduğunu ve girince hastalanıp öleceklerini bildikleri için hapishaneye giderken bu köprü üzerinden geçer ve son defa manzaraya karşı ah çekerlermiş. Bu sebeple köprünün ismi Ah'lar köprüsü ve ya Hüzün köprüsü olarak anılıyomuş.  

San Marco Meydanında bulunan, Ayasofya'dan esinlenerek yapıldığı söylenen San Marco Bazilikasının(Basilica si San Marco) içi de en az dışı kadar etkileyici.. Resimden göreceğiniz üzere duvarları altın kaplama olan Bazilika "Altınların Kilisesi" olarak anılıyor. Bizans döneminde İstanbul'dan çalındığı söylenen 4 atlı bronz heykeli de burada bulunuyor. Girişi ücretsiz. 

Bazilikanın karşısında bulunan Aziz Mark'ın çan kulesi(Campanile di San Marco) ise 99mt yukarıdan Venediğin güzeller güzeli panoramik manzarasını görmenize fırsat sağlıyor. Yukarıya çıktığınızda Venedik'i ayıran kanalların kuleden görünmediğini farkedeceksiniz ve şaşıracaksınız. Venedik'in tek parça gözüktüğü tek yer bu kule olabilir. :) Kuleye çıkış asansörle sağlanıyor, bedeli 8€.






Bazilikanın sol tarafında yer alan Torre dell’Orologio'da farkedilmesi gereken eserlerden biri. 15. yüzyılın sonunda Venedik’te inşa edilen bu saat kulesinin yapımı 3 yıl sürmüş ve hikayeye göre inşasında çalışan zenci kölelerin gözleri buna benzer bir yapı yapmamaları için oyulmuş. Tam öğle vakti saat kulesinin çanlarını kulenin üzerindeki heykeller çalıyorlar. Fırsatınız olursa bu seremoniyi kaçırmayın derim. 

Vaktiniz olursa aynı meydanda bulunan Correr ve Arkeoloji müzelerini de gezebilirsiniz. Yukarıdaki resim tüm bu eserleri göreceğiniz San Marco Meydanının(Piazza San Marco) bazilikadan çekilmiş panoramik hali.
Meydanı gezdikten sonra yapılması gereken, diğer şey ise Venedik'in sembolü olan Gondol turu. Kişi başı 25€ karşılığında Venedik'in dar kanallarından ve Grand Canal'dan geçeceğiniz 30dklık bu turu tecrübe etmek şart!

Görülmesi gereken diğer bir yapı ise Rialto Köprüsü(Ponte di Rialto). 16yy da inşaa edilen ve Grand Canal üzerinde yer alan bu köprü Ada'nın en eski köprüsü. Köprünün içinde karşılıklı kuyumcu ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. Mimarideki detaylar bir harika!


Ada'da dar sokaklardan geçerken camdan yapılan hediyelik eşyalar ve maskeler dikkatinizi çekecek. Cam işçiliğinin temellerini oluşturan meşhur Murano Camları, Veneto bölgesinin Murano adasından geliyor. Bu el yapımı camdan biblolar, kolye, takı hediyelik eşyalar fazlasıyla kıymetli..  


Karnavalı bile yapılan Süslü Maskeler ise Venedik'in meşhur sembollerinden diğeri.. Rivayete göre 1300lerde Venedik'i vuran Veba salgınında hayatta kalan ve yaralarını gizlemek isteyen insanlar siyah maskeler yapıyor ve takıyorlar. Sonrasında maskeler renkleniyor ve Venedik'in sembolü haline geliyor. 
Venedik'te ne yiyelim? derseniz;
Belirttiğim üzere Venedik pahalı bir şehir. Bu sebeple otelinizde yapacağınız doyurucu bir kahvaltı önemli. 
Kahvaltı sonrası ise Meşhur İtalyan dondurmasını lezzetine hayran kaldığımız Suso'dan yemelisiniz. O dar sokaklarda yerini bulana kadar canımız çıksa da, kaldığımız her gün koşa koşa gittiğimiz bir durak haline dönüştü. Opera, yoğurt ve limon çeşitlerini yemenizi kesinlikle öneririm! 



Öğle/akşam yemeği için merkezde bulunan Kori ve kanal kenarında bulunan (yan resimdeki) çiçeklerle süslü Trattoria Sempione'de bolonez soslu spagetti, lazanya veya pizza yiyebilir, meşhur Chianti şarabını tadabilirsiniz. İki kişilik yemek, salata ve şarapla hesap 40/60€ aralığında geliyor. Ancak dar sokaklar arasında bir sürü take away hizmet veren makarna, sandviç ve pizzacılar var. Oralardan da karnınızı 2 kişi 10-15€ya doyurabilirsiniz. 

Şarapçılığın fazlasıyla geliştiği hatta üretiminde Fransa'yı geçmiş olan İtalya'da şarap diğer alkollü tüm içeceklerden uygun fiyatlı ve leziz.
Öyle ki, şişesi 15€'dan pahalıya satılan şaraplar çok özel kategorisinde sayılıyor. Şarabın aksine bir bardak bira için restoranlar 5-6€ gibi bir rakam sunuyor.

















Oralara gitmişken şehrin tüm havasını solumak adına San Marco meydanındaki piano ve orkestra ile canlı klasik müzik yapan kafelerden Gran Caffe Quadri'de meşhur cappuchinomuzu ve bölgenin en popüler içeceklerinden resimdeki Spritz Aperol'ü denedik. 
San Marco Bazilikası manzaralı atmosfer harikaydı.. En popüler meydanda içtiği cappuchinoya 10€ verme ayrıntısını hoş karşılayan herkese bu güzel ortamı tecrübe etmesini öneririz. :)


Venedik için dolu dolu 2 gün ayırmak gerekiyor. Bu güzel şehir için daha fazla vakti olanlar meşhur Murano ve Burano adalarını da gezebilir, cam sanatına ilişkin workshoplara katılabilirler..
Eşimle baştan sona gezdiğimiz İtalya seyahatimizde bizi en çok etkileyen şehir kesinlikle Venedik oldu. Her sokağı ayrı bir kanala çıkan, her köşesi 1500lere dönebileceğiniz kadar korunmuş, kendine has, romantik, özel bir şehir.. 
Venedik gerçekten bir harika.. (Selfie çubuğunuzu yanınıza almayı sakın unutmayın!) :)
---
Unutmadan; baştan sona gezdiğimiz İtalya turumuzda, ülkenin tarihi, hikayeleri ve güncel haliyle bizi detaylara doyuran ve geziyi daha da anlamlı kılan 20 yıllık İtalya rehberi Hakan Güngör'e ilgisi için ne kadar teşekkür etsek az. Tecrübesi, bilgi ve becerisi takdire şayan.. :)
---
Herkese Sevgiler,

Küb. 


                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         


12 Nisan 2017 Çarşamba

Ege Güzeli Kos


Merhabalar,

Yaz geliyorken, güneye inme planı yapanlara dingin ama tatminkar bir hava değişikliği önerim var..

2016 Şeker Bayramı'nda bayramımızı bayram edelim, Ege'ye inelim ama bayram kalabalığına da yakalanmayalım derken; Yunan Adaları aklımıza geldi, Kos olur mu? dedik, oldu. İyiki de olmuş, ilaç gibi geldi..  

Kos feribotla Bodrum'a 15dk uzaklıkta, 50.000 nüfuslu 112km sahil şeridi bulunan güzel mi güzel, butik bir yunan adası.. Diğer adıyla İstanköy. Nitekim adada yaklaşık 3.000 Türk müslüman yaşıyor. Schengen vizeniz varsa beklemeyin koşun, yoksa da kapı vizesi almak için hemen kendinizi motive edin derim. (Kapı vizesi süreci normal vizeden farklı, vize belgelerinizi hazırlayıp feribot biletini satın aldığınız acenteye kargoluyorsunuz, acente işlemleri sizin adınıza hallediyor) 


Türkiye'den Kos'a bir kaç şehirden ulaşım bulunuyor, biz Bodrum merkezdeki Yolcu limanından geçmeyi tercih ettik. Gitmek isteyenler için http://www.yesilmarmarislines.com/tr acentesini öneririm. Hem feribot biletinde hem de alacağınız kapı vizesinde yardımcı oluyorlar. Gidiş dönüş feribot bileti 35€, kapı vizesi ücreti 60€(kapı vizesi tek girişli ve kalacağınız gün kadar veriliyor, eğer yurtdışına tekrar çıkma planınız ve vaktiniz varsa normal schengen başvurusu yapmanızı öneririm, hiç değilse bir kaç aylık vize alabilirsiniz). 

Gümrük çıkışlarında pasaport kontrolden sonra Duty Freeler bulunuyor. 3 karton sigara ve alkol oranına göre 1 ila 3 Şişeye kadar içki alabilmeniz mümkün.. 
Adanın konaklama durumu Avrupa ve Türk tatil bölgeleri rakamlarına göre gayet uygun, merkezdeki hotel ve pansiyonlarda fiyatlar gecelik 40/100Eur arası değişiyor. 

Otel seçiminizde önceliklerinizi Otelin Merkezde olması ve Kahvaltı dahil olması olarak dikkate alabilirsiniz, adanın her köşesinde denize girilecek plaj bulunduğu için suya ulaşmakta sıkıntı çekmezsiniz. 




Biz, merkezde olması, denize sıfır olması ve kendi iskelesi bulunması tercihlerimiz sebebiyle harika manzaralı Kos Aktis Art Hotel'de kaldık. 
Oranın en gözde ve ulaşılabilir otellerinden biri olması sebebiyle fiyat aralığı kahvaltı dahil 2 kişilik gecelik 150/200Eur aralığında idi. 
Bütçeniz müsaitse kesinlikle öneririm. üst ve yan fotoğraflar konakladığımız otelden Bodrum manzarası..

Kos'a gitmişken nereleri gezelim görelim derseniz; malum Antik çağ hekimi Hippocrates'in İstanköy'de doğduğu varsayılıyor. Buna göre 2400yıl kadar önce gölgesinde Hipokrat'ın öğrencilerine ders anlattığına inanılan meşhur Hipokrat ağacını, 1500 yıllarından kalma fotoğraftaki Şövalyeler Kalesini, Defterdar ve Hasanpaşa Camiiyi gezebilirsiniz. 




Merkez her yeri yürüyüp keşfedeceğiniz kadar düz ve küçük, her sokak güzelim Ege denizine çıkıyor, bu yüzden her köşe başı durup hayaller kurulacak kadar mavili, beyazlı ve yeşilli..  Tertemiz havası, tarihi geçmişi ve bunaltmayan sıcağıyla keyif dolu bir yer.. 

Ada için en az 3 gün ayırmak gerekiyor, seyahatinizin 1 gününde de ufak bir araç kiralayarak (günlük yaklaşık 40-50EUR) şehrin biraz dışında bulunan Asklepion'u, 15-30km uzaklıktaki Zia Köyünü ve Ada'nın diğer popüler plajları olan Kardemena, Kefalos ve Mastichari plajlarına da gitmenizi öneririm. Elinize haritanızı alın ve adım adım kolayca ilerleyin. 


Yandaki fotoğrafı bulunan Kardemena beach "paradise beach" (cennet sahili) olarak geçiyor, suyun berraklığı ve kumun parlaklığıyla adanın en popüler plajı.

Plajda şezlong kirası 4eur. Kos'a gitmişken paradise beachi görmek ve plajda acıkınca leziz ballı süzme yoğurttan tatmak şart.








Yandaki fotoğraf ise daha çok sörfçülerin tercih ettiği rüzgarlı Mastichari Beachten.  Gitmişken Beache konumlandırılmış Tamtam Beach Restauranta uğrayıp çıtır kalamarlardan ve Mythos birasından tatmadan dönmeyin. :)


Plajlardan sonra görülmesi gereken diğer bir yer ise alt fotoğraftaki Zia köyü. Merkezin 17km batısında bulunan köy, adada güneş batışının en güzel seyredildiği yer. Aynı zamanda geleneksel yunan yemeklerini sunan leziz restoranları da mevcut. Manzara Oramedon restauranttan. Lezzet ve manzara bir harika.


Ada'da "Ne yiyelim? Ne içelim?" derseniz; 

Yunan mutfağı daha çok sebzelerden ve peynirden oluşan hafif bir mutfak diye bilinir. Orada farkettik ki Yunanlar et pişirmekte ustalar.. Ege kasabası olarak daha çok balık beklentisiyle gittiğimiz adada tattığımız et yemeklerinin lezzeti inanılmazdı. 

Otelde yapacağınız kahvaltıyı atlamamanızı öneriyorum, Gündüz sokağa çıktığınızda ise Special'den dondurma yemenizi kesinlikle önerebilirim. 
Ada'nın en popüler dondurmacısının konakladığımız otelin altında olması sevinciyle kaldığımız her gün farklı çeşitlerde yediğim dondurmaların tadı halen damağımda. 
Onun dışında sıcaktan yorulduğunuz her an civar kafelerde buzlu kahvelerle ve ya limonatayla serinleyebilirsiniz. 

Ayrıca gitmişken adanın yerel yunan biraları olan Alfa ve Mythos'u ve tabii Yunan rakısı Ouzo'yu da deneyin derim. 

Restauran önerilerimse; Kos Merkezde bulunan alt fotoğraftaki Elia Restaurant'la başlıyor. Enfes et ve mezeleri bulunuyor. İki kişi için 5-6 çeşit meze, ouzo ve ana yemekle toplamda yaklaşık 50€ hesap ödüyorsunuz. Fiyatlar ülkemizin turistik bölgelerine göre oldukça uygun. 
Balık severler içinse restoran önerilerim yine merkeze yakın olan Barbouni ve Nick the Fisherman. Son önerimse, Zia köyünü ziyaret edecekler için gün batımını izleyerek lezzete doyacakları Oramedon Restoran. Tüm bu restoranlara fazlasıyla talep var, kapılarında kuyruklar oluyor. Bu yüzden Ada'ya gitmeden önce rezervasyonlarınızı kesinlikle yapın.  
Geceleri barlar sokağı olarak tabir edilen sokakta 15-20 yaş grubuyla takılıp köpük partilerine katılabilir, ya da güzel müzik ve kokteylleriyle Neo Sintrivani veya canlı müzik performansı yapılan şık bir mekan olan Hammam Bar'da vakit geçirebilirsiniz. 

Geceleri barlar sokağı olarak tabir edilen sokakta 15-20 yaş grubuyla takılıp köpük partilerine katılabilir, ya da güzel müzik ve kokteylleriyle Neo Sintrivani veya canlı müzik performansı yapılan şık bir mekan olan Hammam Bar'da vakit geçirebilirsiniz. 

Ada aktivitesi olarak da, plajlarda Jet ski, rüzgar sörfü ve su sporları sevenler için çeşitli olanaklar bulunuyor, gitmeden araştırmanızı ve hazırlıklı olmanızı öneririm. 

Dingin, huzurlu ama tüm beklentileri karşılayan bir adaydı Kos, bayıldık.
Değişiklik arayan herkes gitsin, yenilensin. :)

Sevgiler,
Küb.